Meral Akşener'in Kongrede ortaya çıkan ikiyüzlülüğü
İYİ Parti 2. Olağan Kongresini yaparken, yeniden Genel Başkan seçilen Akşener'in yaptığı konuşma ve kongre öncesindeki gelişmeler dikkat çekti.
FETÖ tarafından MHP'ye operasyon yapmaya çalıştığı için partiden kovulan ve bugün Ankara'da 2. Olağan Kongresini yapan İYİ Parti kurucusu Meral Akşener'in konuşmasındaki cümleler ile kongre öncesinde HDP ile MHP'yi mektup göndermemesi tepkilere neden olurken, bunu iki yüzlü bir politikanın ürünü olduğu iddia edildi.
İYİ PARTİ'Yİ KÜRTLER KURDU
Akşener, MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi "tek adamlık" ile suçlayarak demokrasi ve ülkücü irade söylemlerini kullanmasına rağmen İYİ Parti kongresinde tek aday olarak çıktı.
MHP'den kopartılarak ve vaadler verilerek İYİ Parti bünyesine katılan Ülkücüleri yok sayan Akşener, İYİ Parti'nin kürtler tarafından kurulduğunu iddia etti.
Akşener konuşmasında;
İYİ Parti'yi, son bir umutla; memleketten ümidini kesmiş, hayalleri çalınan gençler kurdu. İYİ Parti'yi hayatın her alanında horlanan, şiddet gören, öldürülen kadınlar, oyun çağında gelin edilen, tacize, tecavüze uğrayan çocuklarımız kurdu. İYİ Parti'yi, iki yumruk arasına sıkıştırılan, bu vatanın has evladı Kürt'ler kurdu, Zaza'lar kurdu. * İYİ Parti'yi, “Ali” dedi, “Hızır” dedi diye, Atatürk'ü sevdi diye din düşmanı ilan edilenler kurdu. İYİ Parti'yi, “Mustafa Kemal de benim, Fatih de benim, Osmanlı da benim, Cumhuriyet de benim” diyenler; kutuplaşmadan, iteklenmekten bıkan ‘mahallesizler’ kurdu.
Akşener'in konuşmasında İYİ Parti'nin kuruluşunda ülkücülerin olmasından bahsetmemesi ise tepkilere neden oldu.
KONGRE ÖNCESİ İKİ YÜZLÜ TUTUM
Meral Akşener'in, PKK'nın siyasi kanadı olan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı'nın kahvaltı davetine "evet" demesinin ardından gelen tepkiler üzerine yaptığı hamlenin de ikiyüzlü bir politika olduğu iddia edildi.
Akit yazarı Ali Karahasanoğlu köşesinde taşıdığı, Akşener, kongrede: “Demirtaş ile kahvaltı” mı “şehidler” mi? başlıklı yazsında bu konuya değinerek şunları yazdı;
Bugün İyi Parti’nin kongresi var.
Kongre seyircisiz olacakmış.
Sadece 1379 delege, parti görevlileri ile medya mensupları kongre alanına alınacakmış. Öyle ki, diğer partilerden misafireten temsilci bile çağrılmamış.
Ama burda bir incelik var.
Akşener imzasıyla diğer partilere bir mektup gönderilip, “kurultaya davetin, salgın nedeniyle yapılamadığı” bildirilerek, partiler arası nezaketin gereği ifa edilecekmiş.. Fakat bu bilgilendirme yapılan partilerin arasına MHP ile HDP alınmayacakmış.
MHP’ye bilgilendirme amaçlı nezaket yazısının gönderilmemesini, şöyle yorumlayabiliriz: Babası kızına davette bulunmazsa, bunu herkes hoş görebilir. Ama kız, babayı çağırmazsa, bu resmin saygısızlıktır..
MHP’yi geçtik..
Peki HDP’ye bilgilendirme yazısı gönderilmemesine ne diyebiliriz?
Ben riyakarlık yapamam.. “Bir olayda öyle, bir olayda böyle” tavır geliştiremem.. HDP’yi, PKK’nın uzantısı olarak görüyorsam, bu bilgilendirme yazısının gönderilmemesinde de aynı çizgiden hareketle, İyi Parti yönetimi için “Doğru yapmışlar” derim..
Ama devamında da sorarım: “Kahvaltıda buluşma var, ballı börekli, eşli davetler, kabuller var da.. Bir A4’lük bilgilendirme yazısına gelince, onu mu çok görüyorsunuz?”
Öyle ya..
Meral Akşener, televizyon ekranlarına çıktığında, özellikle sol kesimin seyrettiği televizyon kanallarına çıktığında Selahattin Demirtaş’a özgürlük istiyor mu?
İstiyor..
Partisindeki milletvekillerinin tamamı, bu söyleme eyvallah ediyor mu?
Ediyor..
Peki, sıra parti yönetimini seçmeye gelince. Sıra delegelerin oylarını alarak parti yönetimini belirlemeye gelince..
Niye HDP’ye rest çekiliyor?
“Rest çekilmesin” anlamında söylemiyorum.
Delegelerle karşı karşıya kalındığında doğru tavır gösterilip, “Rest çekilerek” doğru tepki veriliyor da niye ABD finanslı kanallara çıkınca, kahvaltı muhabbeti yapıyor, onu soruyorum..
Sorun, “tekil bir olay”la sınırlı değil..
Meral hanımın sosyal medya hesabını açın..
Hep aynı riyakarlıklar dolu..
Mesela, geçtiğimiz gün şehid olan askerlerimiz için paylaşım yapmış:
“Pençe-Kaplan operasyon bölgesinde teröre şehit verdiğimiz kahraman askerlerimiz Harun Aslan ve Gökhan Kılınç’a Yüce Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve sevenlerine sabırlar diliyorum.”
Evet, biz de askerlerimiz için “Allah rahmet eylesin” diyoruz. Diyoruz da arkasından gidip, o kahraman askerleri şehid edenlerle kahvaltı hazırlığı da yapmıyoruz..
Meral hanım bir yandan şehidlerimiz için rahmet diliyor. Bir yandan da askerlerimizi şehid edenlere gülücükler dağıtıyor..
Affedersiniz, o askerlerimizi, gökten düşen faili meçhul taşlar öldürmedi..
PKK kurşunu sıktı. Askerlerimizi şehid etti..
Meral hanım da eğer dürüst politika geliştirecek ise.. O askerlerimize gerçekten değer veriyorsa, askerlerimize kurşun sıkan o PKK’lıları telin edecek.. Yetmez. O PKK’lıları telin etmeyen HDP’lilerle yoldaşlığı bırakacak..
Bırakmıyorsa..
Delegeleri ondan hesap soracak..
Delegelerin karşısına çıkarken, “Bakın bakın.. Biz HDP’ye, davetiye bile yollamadık” diyerek, kendisini kurtarmak istemeyecek..
Delegeler hatırlatacak: “Fox TV’ye çıktığında, kahvaltı muhabbeti yapıyordun. Burda niye şehid muhabbeti yapıyorsun?”
Veya delegeler soracak, “Demirtaş’ın tahliyesi hakkında ne düşünüyorsunuz, diye sorulduğunda, ‘tahliye olsun’ diyen bir genel başkan, hangi yüzle, şehidlerden bahsedebilir?”
Delegelerin sorgulaması gereken riyakarlıklar bunlarla sınırlı değil..
Aynı Meral hanım, yine bu hafta içinde yaptığı bir paylaşımında şöyle diyor:
“Bugün, 1961’de demokrasimize sürülmüş kara bir lekenin yıldönümü.
Hiçbir vesayet Türk’ün demokrasi yolculuğunu durduramayacak!
Demokrasi şehidi devlet adamlarımız Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı saygı ve rahmetle anıyorum.”
İyi de affedersiniz, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ı kim astı?
Ben mi astım?
O tarihte ben daha doğmamıştım bile..
Herkes biliyor ki, üçünü de astıran güç, CHP gücü idi..
Sen, bu üç halk insanını rahmetle an, halkın bu insanlara sevgisinden faydalanmak için rahmet dile.. Hiçbir vesayetin, Menderes’in yolculuğunu önleyemeyeceğini söyle..
Sonra kalk, Menderes’i idam ettiren CHP ile ittifak kurup, seçime gir..
Sanki Meral hanımın karşı çıktığını iddia ettiği vesayet, CHP’nin öncülüğünde kurulmuş olan vesayet değil de cinlerin-perilerin vesayeti..
Akşener, dürüst bir siyaset iddiasında ise.. Delegelerin karşısında ne diyorsa, Fox TV’de de onu söylemeli. Sosyal medyada kime karşı çıkıyorsa, delegelerin karşısına çıktığında da, ittifak yaptığında da aynısını tekrarlamalı..
Mesela, Diyanet İşleri Başkanı’na, bir aydır etmedikleri küfürü bırakmadılar. Ne imiş, Ayasofya’nın açılışında, Fatih’in vakıfnamesini okumuş. Ama aslında M. Kemal’e hakaret etmişmiş..
Haydi bakalım, delegelerin önünde de Diyanet İşleri Başkanı’nı aynı şekilde suçlayın da göreyim!. Diyanet İşleri Başkanı’nın sarığı ile alay edin. Sakalını tahkir edin de göreyim boyunuzu..
Delegenin karşısında milliyetçilik.. Maneviyatçılık..
Ama CHP ile iş bitirirken, Diyanet’e küfür..
Delegenin karşısında “şehidlerimiz” söylemi..
Ama Erdoğan’ı devirme yolunda yürürken, gözünüz hiçbir şey görmesin.. HDP ile bile kol kola girip, devam edin..
Affedersiniz, daha 7 ay önce, yeri göğü inleten partinizin Fahrettin Yokuş’u değil miydi, “Öğrenci andı tekrar okutulsun” diye.. İlkokul çocuklarına, her sabah “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım… Ne mutlu Türk’üm diyene” sözlerini zorla tekrarlatmak isteyenler, sizler değil miydiniz?
7 ayda, sizin politikanız ters yüz mü oluyor?
Sizde minnacık bir samimiyet var ise.. Minnacık dürüstlük var ise.. Selahattin Demirtaş ile kahvaltı yaparken, dillendirirsiniz, “Öğrenci andının okullarda zorla okutulması” talebinizi..
Tayyip Erdoğan’ın karşısına geçip, “Öğrenci andımızı yasaklattı” diyenler..
Selahattin Demirtaş ile kol kola girip, “Boşver öğrenci andını” diyorlarsa..
İyi Parti için de.. HDP için de bu ilişki; yüzkarası bir ilişkidir!
siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.