Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

EVLİLİK YAŞI ve TÜRKLERDE “PEDOFİLİ” VAKALARI!

EVLİLİK YAŞI ve TÜRKLERDE “PEDOFİLİ” VAKALARI!

Bu ülkede bir gurup kendini `aydın` zanneden tip her gün sanal alem başına geçip “ acaba din adına birisi açıklama yapsa da bir açığını bulup eleştirsem” diye kendisine manyakça bir görev edinmiş durumdadır...

Yine maalesef kendisini dindar zanneden gurupta da “ şu dinsizler” dedikleri ve kendileri gibi düşünmeyenleri günahkâr ilan etmeyi, onları sorgulayıp eleştirmeyi ve onları imana çağırmayı görev edinmiş durumdadırlar.

İşte maalesef bu iki gurup arasında gerçekleri bilen, düşünen, sorgulayan insanlar ezilip gitmektedirler.

Yukarıdaki iki zihniyet arasında bu günler de bir furya başladı deniliyor ki; Diyanet sitesinden yayınlanan fetvaya göre `9 yaşında kızlar evlendirile bilir`

Baktım siteye diyanet öyle bir şey demiyor. Din kavramları sözlüğü diye bir bölümde buluğ çağı ve nikâhı tarif ediyor.

Biraz ilim, biraz bilim, biraz sosyoloji-psikoloji bilen en azından biyoloji bilen o kavramların açıklanmasında ki doğruları kavrar.

Yani diyanet aslında “Kızlar 9, erkekler 12 yaşında buluğ çağına girer” diye bir tanımlama yapıyor, ama bunu dinde açık arayan anlayışı ile sözüm ona aydınlar başka alana saptırarak konuyu sloganlarla saptırıyorlar.

Diyanetin sitesinden böyle bir açıklama yapılması doğru mu, yanlış mı onu bilemem ama Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş tartışmalara son noktayı “ kızların evlenme çağı en az 17, erkeklerin 18 olmadır” diyerek son noktayı koydu.

Oysa evlilik dediğimiz şey tüm bu cinsel olgunluk ve yaş kavramları dışında bir durumdur.

Peki nedir?

Aslında bu durma en güzel tarih eden eski Türklerin adetleridir.

Türklerde evlilik yaşının bir kayda tutulduğu hakkında malumat olmamakla beraber evlenecek yaşa gelen gencin bir yiğitlik göstermesi gerekirdi.

Ergen çağına ulaşıp yiğitlik göstererek il meclisinden yeni bir ad alırdı.

İldaş ve erkek kıymetinin kazanılması olarak belirtilen husus, vatandaşlık hakkına sahip olmak anlamına gelmektedir.

Bu durumun günümüz psikolojisindeki karşılığı ise olgunluk çağıdır.

Yani birey cinsellik düzeyine gelse de olgunluk çağını yakalamadan evlenmesine onay verilmemektedir.

Dolayısı ile evliliğe onay 17 yaş üstü de altıda olabilir.

Ama cinsellik yaşları minimum 12 olsa da ad alama yaşları genelde 17`den yukarıdır.

Dolayısı ile evlilik için cinsellik değil, zihinsel ve kültürel olgunluk şarttır.

İtiraf etmek gerekir ki 40`ını aşkınlar bile bazen bu olgunluğa erişememiş durumdadır.

Çocukların erken yaşta veya olgunluk çağına erişmeden evlendirilmesi, eş yapılması ve çocuklara yönelik cinsel istismarlar soysuz toplumların adetleridir.

Bu sebeple yukarıdaki örneklerden görüldüğü üzere Türk toplumunda zihinsel ve kültürel olgunluk çağı evlenmek ve çocuk istismarı yoktur.

Bu yüzden Türkler `pedofili` gibi kavramlarla o dönemler asla tanışmışlardır.

Türk kültüründe çocuğa “bala” denir ki, “bala” sıfatı bir kutsiyet taşır.

Hatta kız çocuklarında bu sıfat pekiştirilerek “ay balam” şeklinde kullanılır.

Çocuğa böyle bakan bir toplumda ise sapkınlığa rastlamak pek mümkün değildir.

Yine Türkler’de ki söz kesme, nişan-nişanlanma âdeti de sırf pedofili sapkınlığın önüne geçebilmek içindir.

Evlenecek kız ve erkek için önce söz kesilir, kız ve erkeğin birbirlerini yeteri kadar tanıması amaçlanırdı. Yani kızın da evlilikte rızası ve söz hakkı bulunmaktaydı.

Türklerde zina en büyük suçlardan biriydi ki, buna pedofili vakası eklenirse cezasının tarifi yoktu.

Lakin, suçluyu cezalandırma hakkı fertlerin değil devletindi.

Böyle bir vakada devlet suçluyu yakmayı, atlara bağlayarak vücudu ayırmayı sistemleştirmişlerdi.

İşte böyle asil bir millet, kadına, kız çocuğuna böylesine değer veren bir millet ve kızlar diri diri gömülmesin diye tebliğ için gelen peygamberden sonra gelen ümmet bugün pedofiliyi, tecavüzcüyü sıradan bir olaymış gibi her gün tartışıyor.

Gelin tartışmaları kültürel yozlaşmalarımız üzerine yapalım ve günümüz dünyasını biraz ata kültürümüzle yoğuralım.

Zira töremiz de yine her evlilik bir ocak, her ocak bir devlet demektir.

Gelin ocaklarımızı cinsellik çağı sapıklıklarına kurban etmeyip, zihinsel ve kültürel olgunluk çağına göre tüttürelim.

Tüttürelim ki, en ocak sönmeden o bayrakta yere inmesin.

İşte bunun için bizim , Din düşmanları ve din bezirganlarına karşı töresel kültürümüzle yoğrulan bilimsel savaşımız yazılarımızla devem edecek…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Selçuk DÜZGÜN Arşivi