Gıda Terörü (GDO) genetiğimiz ile oynuyorlar
“İnsanlık nüfusunun hızla artışını önlememiz gerekiyor. Bunun için savaşmak bize çok pahalıya mâl olacağı aşikâr. “
“O halde başka bir çözüm yolu bulmalıyız.”
Bu sözler Küresel Baronların yuvarlak masa toplantılarında aldığı kararlar ile ilgili sözler.
1960 yılında gen teknolojisi ürünü ilk gıda üretilmiştir.
1973 yılında bakterilerde gen aktarımı ile başlayan süreç, 1980’li yıllardan itibaren giderek hız kazanarak; GDO’ nun hayatımıza girme macerası başlar…
İnsanlar kendi paralarıyla satın aldıkları gıdalardan hastalıklarla ölecek, kısır kalacak, çöl yak, şeker, obezite ile mücadeleye başlayacak…
Ne yani buna hangi ülke izin verebilir ki?
Tarlada yasak ama ithalatı serbest bu GDO’lu tohumlar.
Küresel sistemi kuranlar Dünyanın geleceğini tehdit ediyor işin gerçek boyutu budur.
Ne var ki 1943 yılında Genetik mühendisliğin gelişmesi sayesinde giderek artan Dünya nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak, her türlü iklim koşullarına uygun bir şekilde dayanabilecek, neredeyse hiç tarım ilacı gerektirmeyecek ve daha bol ürün verecek bir buğday çıka geldi.
Cüce Buğday denilen bu tür akıl almaz bir şekilde Dünya’daki tüm tarlaları işgal etti.
Çıkış yeri ABD. Bunun da ne şekilde olduğunu görmekteyiz. Dünyayı yönetenler merkezi burada Dünya buğday konusunda artık ABD’ye bağımlı hale geldi denilebilir.
Araştırmalar gösteriyor ki 2050 yılında, bu gezegeni paylaşan 10 milyar kişi olacak.
Daha 1920’li yıllarda 2 milyar nüfusu olan Dünya, böyle bir insan kalabalığına dayanabilir mi? Elbette onlara göre dayanamaz.
En önemlisi de bu sorunu kökünden çözmek isteyenler, toplu kıyım senaryolarını için neler planlıyorlar?
Güç sahipleri, Dünya nüfusunu dengelemek için ne kadar acımasız olabilirler?
Malthus’un hipotezinden yola çıkarak, Dünya nüfusunu yapay felaketlerle dengelemek.
(Malthus'un Nüfus Teorisi; Gıda üretimindeki artışın, nüfus artışından daha yavaş olacağını ve buna bağlı olarak yaşam refahının düşeceğini öne süren teoridir.)
Bill Gates'in “Benim artık paraya ihtiyacım yok, ben Tanrı'nın işini yapıyorum!” demesi .
“Hükümetin nüfus sorunuyla başa çıkma taahhüdü elbette esastır ...
Ölüm oranını arttırmanın birçok yolu var.”
(Robert McNamara, Savunma Bakanı 30 Mart 1981)
“Yeniden doğmuş olduğumda, aşırı nüfusu çözmek için bir şeylere katkıda bulunmak amacıyla ölümcül bir virüs olarak geri dönmek istiyorum.” (Prens Philip)
Bu sözleri sarf eden Elitlerin tek bir amacı var ve bu kulağa bir şaka gibi gelebilir ancak işin özü şu; Dünya nüfusunun % 80'inden fazlasını öldürmek istiyorlar ve bunu genetiği değiştirilmiş virüsler, sterilizasyon ve kanser ile 3. dünya savaşı yoluyla yapmayı planlıyorlar.
Dünya nüfusu azaltma projesi 2019 itibariyle plan olarak gizli örgütler tarafından özellikle kıyamet ile ilişkilendiriliyor.
Nüfus artışını kıyamet alameti olarak gören insanlar bu işe ne diyor?
Peki, bu sanal kıyameti nasıl gerçekleştirecekler?
AIDS hastalığı, bebek aşı takvimi, organik tohum ve yerli tohum projeleri
Sadece buğdayda mı var?
Mısırdan domatese, patatesten pirince, soyadan, buğdaya, kabaktan bal kabağına, ayçiçeğinden yer fıstığına GDO kullanılabiliyor.
Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, früktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor.
Ve bunlar Gıda Terörüne yol açıyor.
Saatli bomba gibiyiz.
Örneğin, bisküvi, kraker, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvanlardan elde edilen gıdalar ve pamuk GDO’lu olma riski taşıyanların başında geliyor.
En büyük ve asıl sorun ‘’Kısırlık’’.
Ee dönüp dolaşıp yine Dünya Nüfusu Planlamasına mı geldik?
Evet maalesef…
İyi de bunları üretenler kendileri bunları yemiyorlar mı?
Hayır, kesinlikle yemiyorlar. Çünkü onların gıdaları özel normal ve organik tohumlardan Kendileri genetiğiyle oynanmamış, özel yetiştirilen ürünleri tüketiyorlar.
Allah nefsi yarattığında;
Ben kimim, sen kimsin? diye sormuş.
Nefis de:
- Ben benim, sen sensin! Diye cevap vermiş. Bunun üzerine Allah ona azap vermiş,
Cehenneme atmış, sonra yine sormuş:
- Ben kimim, sen kimsin?
Nefsin cevabı aynı olmuş:
- Ben benim, sen sensin!
Hangi azabı verdiyse, nefis gurur ve enaniyetinden vazgeçmemiş.
Nihayet uzun süre aç bırakarak bir nevi oruç tutturmuş, sonra tekrar sormuş:
- Ben kimim, sen kimsin?
Nefis bu sefer şu cevabı vermiş:
- Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, bense senin âciz bir kulun.
Şimdi Bill Gates ne demişti?
Tanrının işini yapıyorum.
Bu küresel sistem ağının tasarlayıcıları insanlığın açlıkla dize getirileceğini zaten biliyor.
Savaş alanlarını toptan tüfekten mermiden ziyade insanlardan hem para kazanarak hem onları hasta edip onlara ilaç satarak tekrar para kazanarak hiçbir mali kayba uğramadıkları gibi servetine servet ekleyip seni bu Dünya’dan silip atmayı uyguluyor.
Bu bir korku İmparatorluğu.
Parayla GDO’lu ürünlerle türlü sorunlarla insanları kıstırmayı korkutmayı hedefleyen bir imparatorluk.
İyilerin suspus kalması kötülerin cesaretine yol açıyor sorunumuz bu.
Ama her zaman KÖTÜLER kaybeder! İYİLER kazanır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.