Erdoğan ile "Yeniden Kuvayı Milliye", Yolun sonuna geldiler
Gazeteci Ardan Zentürk; "Trump’ın Erdoğan’a bir şükran borcu var…" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Ardan Zentürk Barış Pınarı Harekatı ile ilgili kaleme aldığı yazısında şunları yazdı;
ABD Başkanı Donald Trump’ın 2020 Başkanlık Seçimi ekibi ile Pentagon’da yerleşik ve Amerikan Kongresi’ndeki Siyonist lobi ile şekillenen “derin yapı” arasında süren kavganın, “ekip” tarafından kazanılmış olması, tarihin kırılma noktasıdır.
2020 Seçimi için çalışmalarını sürdüren ekibin bir yıl önce hazırladığı rapor netti: Amerikan halkı, ülkesinin dünya jandarması olmasından memnun değil, adını bile tam bilmediği ülkelerde süren savaşlara karşı, mali kaynakların içteki refah için kullanılmasını istiyor.
Tercümesi, “bizi Beyazsaray’a taşıyan “Büyük Amerika” sloganını güçlendir, yeni-izolasyonizme sarıl, askerleri çek, bölgesel barış veya savaşları bölge aktörlerine bırak…”
Trump bu raporu aldıktan sonra üç adım attı: Afganistan’da Taleban ile görüşme süreci, Kuzey Kore diktatörü ile buluşmalar ve 2018 Aralık’taki Suriye’den çekilme açıklaması.
Amerika’daki “derin yapılanma”, Taleban görüşmelerini sıkıştırdı, Suriye’den çekilmeye ise, İsrail/Siyonist lobi engel koydu.
Ekim ayı, büyük dönüm noktası
İçinde bulunduğumuz ekim ayı, Trump’ın 2020 Seçimi’ne odaklandığını,etrafını sarmış evanjelik yapı, hatta Siyonist damadını bile dinlemediğini gösterdi.
10 Eylül 2019; Trump evanjelik-siyonist lobinin “şahin” ismi Güvenlik Başdanışmanı John Bolton’u görevden aldı. Bolton, Afganistan savaşını genişletmek, Pakistan’a da saldırmak, İran’la askeri hesaplaşmayı gerçekleştirmek, Türkiye’ye askeri abluka kurmak istiyordu, bir gecede gitti.
6 Ekim 2019: Diplomat Zalmay Halilzad, uzun bir aradan sonra İslamabad’da 12 kişilik Taleban delegasyonu ile görüştü ve Afganistan’da siyasi çözümün sağlanması, buradaki ABD askerlerinin en hızlı şekilde çekilmesi sürecini başlattı.
1 Ekim 2019: Fransa Cumhurbaşkanı Macron devreye girdi, Trump-Ruhani ekipleri dört maddelik bir metin üzerinde anlaştı, ABD’nin İran’a savaş planı rafa kalktı, görüşme süreci devreye girdi.
Trump, “savaşan Amerika’yı” sonlandırmak, “kendi içine çekilip büyüyen Amerika” vaadini seçmenine duyurmak zorundaydı.
Türkiye: Küresel istikrar gücü…
ABD ve Rusya, 10 Ekim 2019 günü tarihte ilk kez, BM Güvenlik Konseyi’nde ortak tavırla, Türkiye’nin kınanmasını önledi.
Nedeni, askeri yorgunluktur.
8 yıllık Suriye savaşı ABD ve Rusya için artık sürdürülebilir kimlik taşımıyor.
Hedef, siyasi çözüme kavuşup, bölgede birer üsle yetinip çekilmektir.
Trump-Putin ikilisinin Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye geniş bir coğrafyada istikrar gücü rolü olarak gördüğü açıktır.
Yüksek ihtimal, Trump, 6 Ekim 2019 Pazar günkü Erdoğan görüşmesinde, “Güvenli bölge için başlatacağınız sınırlı harekata karışmam ama, geniş çaplı bir harekat halinde tüm askerimi Suriye’den çeker, sizi orada yalnız bırakırım” derken şunu düşünüyordu: Bir an önce başlat şu harekatı, Afganistan işi uzuyor, benim, savaşlardan çekileceğimi Amerikan halkına bugünlerde söylemem gerekiyor.
Erdoğan harekatı başlattı, “beka mücadelesinin” bayrağını yükseltti ama, harekat haberinin Oval Ofis’te alkışlarla karşılandığına inanıyorum.
Trump’ın açıklamaları bunu gösteriyor.
Herkes ayakta, neden?..
Durumu fark eden Suudi Arabistan, İsrail, BAE, hatta (şaşıracaksınız) İran’ın telaşı da budur. (İran iki yönden Amerikan varlığını seviyor: 1- İçte halkı kontrol için büyük düşmana ihtiyacı var, 2-Siyonist lobi, Türkiye’yi baskılayarak aslında Tahran’a çalışıyor.)
Küresel paradigma değişikliği yaşıyoruz.
Yeni paradigma ABD-Rusya-Türkiye üçgenine oturacak görünüyor.
(Erdoğan 13 Kasım’daki Trump görüşmesinden hemen sonra Putin’le buluşacaktır, doğal tahmin.)
FETÖ ve PKK başta, hesaplarını ABD-AB ittifakı desteğine dayandırmış tüm politikacı, gazeteci, akademisyen, parti ve kurumlar için üzgünüz, yolun sonuna geldiler.
“Yeniden Kuvvayı Milliye” derken bunu söylüyorduk.
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.