Tevfik Fikret TAŞKIN

Tevfik Fikret TAŞKIN

DİLSİZ ŞEYTANLAR TOPLULUĞU…

DİLSİZ ŞEYTANLAR TOPLULUĞU…

DİLSİZ ŞEYTANLAR TOPLULUĞU…

 

Birçoğumuzun ilgisini bile çekmiyor ama Türkiye ve çevresi, siyasî, askerî ve ekonomik açıdan büyük sıkıntı içinde.

 

Televizyonda veya internette zaman zaman rastlıyor, birkaç resim dikkatinizi çekiyor olabilir. Ama o kadar… Sonrası, günlük hayatın kısır tartışmalarına dönüyoruz.

 

Umursamadığımız bu durum, aslında yakın geleceğimizi tehdit eden çok ama çok büyük bir tehlike…

 

Her şeyden önce, nedeni belli olmayan, bölge insanına zarar veren savaşlar yüzünden oluk gibi kardeşkanı akıyor. Beşikteki çocuk, genç, yaşlı kim varsa öldürülüyor. Üstelik, gayet sıradan, doğal bir durum gibi karşılanıyor, kabul görüyor.

 

İnsan hakları örgütleri başta olmak üzere hiç kimse tepki göstermiyor. Hatta, bazı gruplar, “ Oh oluyor, onlara! “ şeklinde söyleniyor.

 

Öyle büyük bir akıl tutulması yaşıyoruz ki insanları anlamak mümkün değil. Lafa gelince insan hakları savunucusu, demokrat, özgürlükçü, eşitçi, yeşilci… oluyorlar. Ama gözlerinin önünde yüzlerce, binlerce insan öldürülüyor, kafalarını çevirip bakmıyorlar bile…

 

İslâmî yaşayışı benimsediğini söyleyen insanlara bakıyorsunuz, hiçbir şey umurlarında değil. “ Onlar bizden değil. “ diye hiç ilgilenmiyorlar.

 

Millî değerlere daha fazla önem verdiğini söyleyen insanlara bakıyorsunuz, duyulur duyulmaz bir sesle, anlaşılmaz birkaç cümle mırıldanıyorlar, gerisi gelmiyor… Halbuki, Türk kardeşlerimiz orada can veriyor, sağ kalanlar sonu gelmez baskılara uğruyor…

 

Güneydoğu Anadolu, Irak ve Suriye’de, küresel güçler tarafından kurgulanan, sonu tam olarak belli olmayan bu kanlı senaryoyu Türk milleti olarak sessizce, çoğu zaman da ilgisizce izliyoruz.

 

Bilmiyorum, belki de ne yapacağımızı bilemediğimizden, çaresizlik duygusu yüzünden ilgi göstermiyor, tepki vermiyoruz.

 

Birden bire, sahip olduğumuz maddî ve manevî değerleri yok sayıyor, bütün insanî duygularımızı unutuyoruz. Bir taş nasıl tepki verirse öyle tepki veriyoruz. Yani, üç maymunu oynuyor, kör, sağır ve dilsiz oluyoruz.

 

“ Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. “ hadisi gereği ben de aciz, cılız da olsa bir ses çıkarıyorum ki “ dilsiz şeytan “ olmayayım.

 

Güneydoğu Anadolu’da yaşanan yol kesmeler, bayrak indirmeler, askere kurşun sıkmalar, gelecekte yaşayacağımız büyük sıkıntıların sadece küçük habercileridir.

 

O yüzden, özgürlük, kardeşlik, barış süreci diye isimlendirilen bu politikaya çok dikkat etmek gerekir.

 

Maazallah, göstereceğimiz en küçük bir zafiyet, binlerce masum insanın daha kanının akmasına, Türkiye’den toprak çalma gayretinin alevlenmesine yol açabilir.

 

“ Ben güçlüyüm. “ demekle güçlü olunmuyor. Bu biline…

 

“ IŞİD “diye anılan Irak ve Şam İslâm Devleti, Irak Savaşı’nın ilk yıllarında Ürdün’deki göstermelik iktidarı yıkmak için El Kaide’ye bağlı, Sünnî, İslâmcı bir grup olarak kurulmuş, Irak ve Suriye’de silahlı eylemlerle ismini duyurmuştur.

 

Irak’ta, Bakuba’yı; Suriye’de, Rakka’yı merkez olarak kullanan, eli silahlı IŞİD, Ebu Bekir Bağdadî liderliğinde varlığını sürdürmektedir. Şia üstünlüğünü kırıp Suriye, Irak ve Ürdün’ü kapsayan bölgede şeriatle yönetilen bir İslâm devleti kurmak için silahlı mücadele vermektedir.

 

Türkiye’de bile kanlı eylemde bulunmuştur.

 

Yani, yeni bir örgüt değildir.

 

2002 yılından bu yana yaptığı eylemlerle on binlerce insanın ölümüne yol açmıştır. Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nda 49 olmak üzere toplam, 80 Türk vatandaşını rehin almış durumdadırlar.

 

Bununla da yetinmeyip Irak Türkmenlerinin en yoğun olarak yaşadığı Telafer’i ele geçirmeye çalışmaktadır. Bugün, Irak Türkmenlerinin nüfusunun 600.000 ile 2.000.000 arası olduğu söylenmektedir.

 

Sünnî ve Şia olan Irak Türkmenleri birlik sağlayamadığı için yakın tarihimizde yaşadıkları zulmün bir benzerini şimdi yaşamak üzere.

 

İşte, güçlü olmak burada başlıyor ve burada bitiyor. Şu anda, yüz binlerce Türk, ölüm korkusuyla burun buruna yaşıyor. Eğer güçlüysek, başta Irak Türkmenleri olmak üzere bütün dünya Türklerini koruyabilmeli, bir Türkün bir tek kılına bile zarar gelmesine engel olabilmeliyiz.

 

Dilsiz olan insanlarımıza, önce bir millet olduğumuzu hatırlatıyor, sonra da nerede olursa olsun Türkün üzerine düşen ateşin bizi de yakacağını bilmemiz gerektiğini belirtiyorum. Çünkü, Türk tarihi bunun acı örnekleriyle doludur.

 

Bu yazıyla gördüğüm büyük yanlışlığı düzeltmeye belki gücüm yetmez ama en azından Peygamberimizin lânetlediği “ dilsiz şeytan “ olmaktan kurtulurum diye ümit ediyorum.

 

En sevdiğim cümlelerin biriyle yazımı bitiriyorum: Allah’a emanet olun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tevfik Fikret TAŞKIN Arşivi