'Barış için sorumluluk alacaklarmış' Atatürk'ün CHP'si bölücülerin kucağına düştü
CHP’nin önümüzdeki günlerde Kürt sorunu konusunda daha aktif olacağı ve çarpıcı çıkışlar yapacağı iddia ediliyor.
Gazeteci Murat Sabuncu, T24'te 'CHP, Kürt sorunu için aktif olacak ‘barış için’ sorumluluk alacak' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı;
'Önümüzdeki günlerde CHP’nin Kürt sorunu konusunda daha aktif olacağına; çarpıcı çıkışlar yapacağına şahit olacağız.
İstanbul’da bir buluşma. CHP’nin üst düzey yöneticilerinden biri.
Şöyle konuşuyor:
“AKP-Erdoğan seçim kaybetmez dendi. Kaybettiler. Kaybetse de bırakmazlar diye konuştular, bıraktılar, kamuoyunun duruşuyla bırakmak zorunda kaldılar. Muhalefet bir arada duramaz bir blok oluşturamaz kendi içlerinde tartışır bölünür dediler, bölmeye uğraştılar. Geniş kitlelere ulaşan, halkın yoğun desteğini alan demokrasinin temel değerlerinde birleşen bir ittifak oluştu. Teker teker ezberler yıkıldı, yıkılıyor. Şimdi başka bir ezberi yıkmanın zamanı geldi. Kürt sorununu çözerse Erdoğan çözer ezberi. Göreceksiniz bu ezber de bozulacak. CHP, Kürt sorununun çözümü ve barış için aktif olacak.”
Siz bu satırları okurken HDP’nin bugün (22 Temmuz 2019) Diyarbakır’da düzenleyeceği ‘onurlu barış için demokratik çözüm’ mitinginin son hazırlıkları yapılıyor olacak. Türkiye bir dönem Erdoğan’ın aldığı inisiyatifle çözüm-barış için adım atmıştı. Müzakereler belli noktaya gelmiş, Dolmabahçe’de AKP ve HDP’lilerin üst yöneticilerinin katılımıyla kamuoyuna deklare edilmişti. O gün HDP adına açıklama yapan isim Sırrı Süreyya Önder’di.
Diğer isimler İdris Baluken ve Pervin Buldan idi. AKP adına Yalçın Akdoğan konuşmuş, Efkan Ala da o açıklamada yer almıştı. O günden sonra Erdoğan’ın itirazları, Suriye’deki gelişmeler, hendek-barikat çatışmaları, Ceylanpınar’daki gibi süreci sabote edecek saldırılar (22 Temmuz 2015 iki polisin öldürülmesi), devletin yeniden güvenlikçi politikalara yönelmesi, aralarında Dolmabahçe’deki açıklamayı yapanlardan ikisinin de olduğu çoğu Kürt pek çok politikacının hapse girişi, umutların tükenişi…
Türkiye uzun süredir hukukun, adaletin kaybolduğu, yeni yönetim sistemiyle birlikte son yıllarda giderek azalan istişare, tartışma, ortak akılla karar alma geleneğinin tamamen bittiği bir süreci yaşıyor. Her konuda olduğu gibi Kürt sorununun çözümünde de kendisini olmazsa olmaz olarak gören Erdoğan’a karşı CHP yöneticisinin söylediği yeni bir yol mümkün mü.?
Yönetici yanıt veriyor:
“31 Mart’a giden süreç ardından 23 Haziran seçimleri. Tamamen aynı düşünce paylaşılmasa da ortak değerlerde buluşulması. Aslında Kürt sorunu da dahil pek çok konuda tabanlarda sorun yok. İttifak yaptığımız İYİ Partililerle de kimi ülkücülerle de görüşüyoruz. Herkes Kürt sorununun çözülmesi, barış içinde aşılmasını istiyor. HDP bu anlamda kritik parti. Dışlanmamalı… Hatta bir adım daha düşünülebilir. Önümüzdeki seçimlerde HDP’nin fiilen ittifaka dahil edilmesi bile gündeme gelebilir.”
CHP çözüm sürecine ‘destek olmamakla’ suçlanmış, Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu da o günlerde ‘tek kişinin yönettiği, Meclis’in dışlandığı süreç olmaz’ diyerek eleştirilere şu yanıtı vermişti:
“Bilmediğimiz bir sürece nasıl dahil olacağız. Bilmediğimiz bir maceraya ortak olmak bizim sorumluluk anlayışımıza uymaz. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere süreç hakkında açıklama yapan bütün AK Partili'ler ''Öcalan'la pazarlık yapmadık, süreç iyi gidiyor'' diyor. Süreç bu kadar başarılı gidiyorsa AKP, CHP'yi sürece niye dahil etsin? 'AK Parti'nin hukuksuzluğa meşruiyet aramak, olası başarısızlıkta bir günah keçisi aramaktan başka niyeti yok. CHP Kürt meselesinin kalıcı çözümü için atılacak sağlıklı adımların hepsinin destekçisidir. Ama özel çıkarlı siyasi hesaplara dayanan aldatmalara CHP’nin destek vermesi beklenemez.''
Kılıçdaroğlu bir süredir başta partinin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş olmak üzere özgürlüğünü kaybeden HDP’lilerin ismini sayıp ‘neden cezaevindeler’ sorusunu kamuoyunda sık sık tekrarlıyor. Yerel seçim diye anılan ama adeta Erdoğan için referanduma dönen süreçte HDP’nin de adı konmadan ittifak içine dahil edilmesinin muhalefet adına olumlu sonuçları alındı. Kürt sorununun çözümü için sorumluluk alanın ülkenin kilit partisi-ittifakı olabileceği görüldü. Aldığım bilgilere göre önümüzdeki günlerde CHP’nin bu konuda daha aktif olacağına-yeni çarpıcı çıkışlar yapacağına şahit olacağız.
HDP cephesi ne diyor?
Peki HDP cephesi son durum ile ilgili ne düşünüyor? CHP’deki daha aktif olma hali-isteğinden memnunlar. ‘Kurucu parti’nin barış için devreye girmesini önemsiyorlar.
Bir HDP’li yetkili şöyle konuşuyor:
“CHP’li yönetici ve vekillerle zaman zaman konuşuyoruz. Kürt sorunu raporu hazırladıklarını söylüyorlar. Biz de onlara yıllardır sayısız rapor yazıldı artık daha aktif olma zamanı diyoruz. Olumlu anlamda bir tutum değişikliği görülüyor. İYİ Partililer zaman zaman partiye ağır cümleler sarfediyor çoğuna yanıt vermiyoruz. Tabi ki onların da tüm partilerinde barışa katkısı çok önemli. Son seçimlerdeki demokrasi için birlik ruhunun kaybolmamasını istiyoruz. CHP çözüm için net tavır alırsa AKP’nin de cesaretleneceğini düşünüyoruz. Çünkü bir süredir devletin içindeki bir grup ve MHP’nin baskısıyla çözümden uzağa düşmüştü.”
Bu cümlede Öcalan’ın son mesajında ilettiği ‘hiçbir tarafta durmayın üçüncü bir yolu tercih edin’ çağrısının etkisini hissediyorum.
HDP’li yönetici Öcalan ile ilgili iki kritik konuyu da hatırlatıyor:
Kuzey Suriye ile SDG’ye Türkiye’nin hassasiyetlerine duyarlılık çağrısını hatırlayın. Bir de yeni çözüm umudu için 30-40 gün içinde durum netleşir dediğini. Seçimler sonrasını işaret etmişti. Ve seçimlerden sonra yine avukatlarının Öcalan ile görüşmesine izin verilmiyor.
Uzun süredir Kürt sorunu üzerine çalışan ve her kesimden haber alabilen bir uzmana güvenlik bürokrasisinin çözümle ilgili nerede durduğunu soruyorum.
Şöyle diyor:
“Asker içinde bakışı NATO-ABD’ye yakın kanat çözüm görüşmelerinin yapılmasını destekliyor. Rusya’nın politikalarına yakınlık hissedenler (kaynak sonra Rusya kelimesini Avrasyacı olarak değiştirdi) sertlik yanlısı. MİT’in özellikle Hakan Fidan’ın birikimi ve bakışı da kritik önemde. Özellikle Kuzey Suriye’ye askeri müdahalenin bu kadar konuşulduğu bir dönemde.”
Ordu içinde ‘NATO’cu-Avrasyacı’ diye bölünmeler bu kadar keskin mi, ‘Ne o, ne bu Türkiye’nin özgün duruşu diyen kaldı mı’ bilmiyorum ama Kürt sorunu çözülmeyi bekliyor. Tabi başta siyasi partiler, sivillerin yönetiminde, halka düzenli bilgi vererek ve tam bir şeffaflıkla…'
SİYASETCAFE.COM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.