Ali Karahasanoğlu yazdı: 17-25 Aralık’ın yıldönümünde, yeni bir 17.25 operasyonu
Ali Karahasanoğlu, '17-25 Aralık’ın yıldönümünde, yeni bir 17.25 operasyonu!' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, '17-25 Aralık’ın yıldönümünde, yeni bir 17.25 operasyonu!' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Karahasanoğlu, yazısında Sinan Aygün ile Mansur Yavaş arasında geçen rüşvet iddialarını değerlendirdi.
İşte o yazı:
'17 Aralık 2013’te, FETÖ’cü emniyet güçlerinin operasyonu ile uyanmıştık.
“Asrın yolsuzluğu” diye tanıtılan olayın sonunda, ABD polisliğine soyunan ama Türkiye Cumhuriyeti’nden maaş alan üç tane FETÖ’cü polisin; emniyet müdüründen, validen, İçişleri Bakanı’ndan, Başbakan’dan hatta başsavcıdan gizli kumpas operasyonunun arka planı, kısa sürede ortaya çıkarılmıştı.
O operasyona imza atan polislerin bir kısmı şu an cezaevinde.
Bir kısmı da yurtdışına kaçtı..
Hatta bir tanesi, kendi beyanı ile, CIA’den 50 bin dolar yardım aldığını da itiraf etti..
17 Aralık’ta başarılı olamayan FETÖ’cüler, bu sefer 25 Aralık’ta, yeni bir darbe girişimi ile karşımıza çıktılar. Bu sefer de, Gezi isyanında hedef yapılan “3. Havalimanı”, “3. köprü” ve diğer büyük projeleri hayata geçiren isimlerin de içinde bulunduğu onlarca iş adamına gözaltı ve malvarlıklarına el koyma operasyonu ile karşı karşıya kaldık..
Bu da FETÖ’cü bir savcı tarafından hayata geçirildi.
Şimdi o FETÖ’cü savcı, yurtdışına kaçtı, nerede olduğundan, ne ile geçimini temin ettiğinden, kimsenin haberi yok..
Üzerinden 6 yıl geçtikten sonra.
Çok daha net olarak görüyoruz ki..
17/25 Aralık operasyonları, uluslararası güçlerin bir operasyonuydu..
Denediler..
Hükümeti indirmeye kalkıştılar..
“Ülkeyi biz yöneteceğiz.. Biz kafayı kaldırdık. Bizi engellerseniz, askeriyedeki elemanlarımız vasıtası ile yeniden bir darbe yaparız” dediler..
Başarılı olamadılar..
17/25 Aralık’ta da başarılı olamadılar..
Güvendikleri askeriyedeki elemanları vasıtası ile yaptıkları 15 Temmuz darbesini de başaramadılar..
17/25 Aralık’ın 6. yılında..
İlginç bir 17.25 mesajı verildi..
Tarih tam 17 Aralık değil ama..
Tarih 13 Aralık ama..
Operasyona imza atan kişinin, 2014 yılında CHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilmesinin FETÖ’cü bir ismin aracılığı ile (şantajı ile) olduğu iddiası..
Bunun yanı sıra..
Son mahalli seçimlerde de, daha önce istifa ettiği CHP’den yeniden Ankara’da Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak gösterilmesi ve FETÖ’cülerin de desteği ile kazanması..
Kafalarda şüphelere yol açarken..
Bir haftadır tartıştığımız Sinan Aygün olayında kavganın kamuoyuna aktarılması için son ateş olarak değerlendirebileceğimiz operasyonun da saat 17.25’te yapılması, bize “Acaba” dedirtti..
Daha doğrusu..
Av. Yaşar Baş “Acaba” dedi, bana aktardı..
Bana da, zaten 17.25 saat diliminde yapılan operasyonun arka planındaki soruları kaleme almak istediğim için, bu ayrıntısı ile birlikte yazmak düştü..
Kaçıranlar için hatırlatayım..
Sinan Aygün’ün ikiz gökdeleni için..
İdare Mahkemesi’nin ruhsat iptaline yönelik verdiği karar..
Sinan Aygün ile Mansur Yavaş arasında, “Abi ne verecen” tartışmalarına yol açarken..
Hedeflenen şu idi.
Davada Ankara Büyükşehir Belediyesi, verilen karara itiraz edecek, üst mahkeme de büyük ihtimalle diğer emsal kararlara uygun olarak, Sinan Aygün’ü kurtaracak kararı verecekti..
Ama Mansur Yavaş, “İtiraz benim takdirime bağlı değil mi? İster yaparım, istersem yapmam” şeklinde, belediye başkanı değil, bakkal dükkanı işleten esnaf mantığı ile hareket edip, olayı 25 milyon pazarlığına dökünce..
Kavga başladı..
Bu arada..
İtiraz için son gün geldi, çattı..
Trafik hızlandı..
CHP’li 8 encümen üyesi ile belediyede, CHP’nin grup odasında bir görüşme..
Ertesi gün, görevlendirilen iki CHP’li üye ile tekrar ruhsatsız olduğu iddia edilen ikiz gökdelenin içinde, Sinan Aygün ile yapılan görüşme..
Sonuçsuz kalınca..
Daha doğrusu.. Sonuç alınacağı düşüncesi ile, önceden verilen “itiraz dilekçesi”, olay çözümsüz kaldığı için geri çekilmek istenince..
17.25 olayı karşımıza çıktı..
16.57’de, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına, mahkemeye gönderilen itiraz (istinaf) dilekçesinden, nasıl oluyorsa, Mansur Yavaş’ın haberi oluyor..
Veya..
Benim tahminim olarak söyleyeyim..
Sinan Aygün, “Ben istediğinizi vereceğim” diyerek, Mansur Yavaş’ın adamlarını kafakola alıyor..
İstinafı yaptırıyor..
Mansur Yavaş rahatlıyor..
Paranın geleceğini düşünerek, ellerini ovuşturuyor..
Ama..
Dilekçenin verildiğini UYAP sisteminde gören Sinan Aygün, istenilen parayı vermekten vazgeçiyor..
İşte o dakikadan sonra..
Sinan Aygün’e FETÖ’cü suçlaması da dahil olmak üzere, operasyonu başlatan Mansur Yavaş, tam da 17.25’te, istinaf dilekçesini geri çektirtiyor..
Tesadüf müdür, yoksa “Benim arkamda, 17/25’i yapan güç var, sen kiminle dans ediyorsun” mesajı mıdır bilemem..
Av. Yaşar Baş’ın da bana aktardığı şu tez, mantıklı: “Niye 17.26 değil? Niye bir başka saat, bir başka dakika değil de.. Niye illa 17.25?”
Cevabını Mansur Bey versin..
Cevabını verirken, istinaf dilekçesinden nasıl haberdar oldu, onu da bir izah etsin.
Tabii..
İstinaf dilekçesini veren avukatın, geri çeken kişinin de beyanları ile birlikte bizi aydınlatsın.
Bir haftadır konuştuğumuz, 25 milyonluk devasa tartışmanın en önemli yönü, aslında bu..
İstinaf dilekçesini veren, Mansur Yavaş’la görüşmeden mi, saat 16.57’ye kadar dilekçeyi bekletti?
O saat, Mansur Yavaş’ın emri ile mi dilekçeyi verdi..
Ve..
Saat 17.25’te istinaf dilekçesinin geri çekilmesi, hangi tartışmadan sonra oldu?
Buyursunlar, izah etsinler..
25 milyon rüşvet istendi mi, istenmedi mi, herkes anlasın..
siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.